10 Haziran 2015 Çarşamba

Her Şey

Belirtmekte fayda var ki burada yazacaklarım, kelimelerin kuvveti ve genişliği ölçüsündedir.
Kelimeler hakikat değildir, kelimeler orijinal değildir.

Hissiyat esastır, düşünceler ve fikirler esastır.

Konuşulan veya yazılan kelimeler ise bunları ifade etmede tercümandır.

Erbâbı bilir; hiçbir tercüme, aslının değerinde olmaz.

Kelimeler mânâlara giydirilen kalıplardır, hislere ve düşüncelere geçirilen kıyafetlerdir;
Mânâlar güneştir, kelimeler onu kapatan bulut.. Mânâlar bir koca ağaçtır, kelimeler bir küçük kovuk.. O daracık kovuklar, o enginliğe dar gelirler.

Fakat ifade tarzı, kelime seçimi özenli ve vâsi bir hazneden-belki hazîneden- ve ihtiyâca göre olduğunda, kelimeler o mânâ, hissiyât ve fikir ağaçlarının birer tohumuna dönüşürler.

Bense o tohumu sunmaya çalışacağım, arkasındaki hakikatleri görmek isteyen alsın, diksin, sulasın ve meyvesinden istifâdeye çalışsın.

Meyvedar bir ağacın tohumlarını üretip sunabileceğim iddiasında değilim, öyle bir kuvvetim de yok, o cür'ette de bulunamam, o büyüklenmektir, büyüklenmek ise hadsizliktir, ben bana sunulanı sunmaya çalışacağım sadece.

İlgi duyduğunuz şey, hayatınızın bir kısmını veya tümünü uğrunda harcadığınız veya harcamakta olduğunuz şey, yalnızca sizin ve sizinle aynı şeye ilgili olanların gözünde kıymettârdır, diğerleri için değildir ve bu siz öldüğünüz zaman bitmiş olur ve duyduğunuz o ilgi de sizinle birlikte ölür. Boş yere yaşamış, boş meselelere ilgi duyup hayatını boşa harcamış bir insan olarak hayata vedâ ettiğini ise insan, genelde son dakikalarını yaşarken anlar, bâzen de anlamaz, ölümü bile boş olur...

Duyduğunuz ilgileri hiç değiştirmeden onları sonsuz yapmaktır mesele.

Einstein gibi bir insan, parçalanamaz denilen atomu parçalamış, bombasını yapmış, bu bomba acı kayıplara sebebiyet vermiş, fiziğe getirdiği yeni kurallarla, denklem ve formüllerle, zekâsıyla, hayal gücüyle, ortaya attığı dünya çalkalayan teorileriyle bile ele alındığında, film gibi gelir.
Hem bunları yaptığı halde, biz dahil çoğu kişi kendisine idol olarak, ideal insan olarak Einstein'ı almaz ve bu bilgileri bilmek normalde ilgi duymayan birisinin atoma veya fiziğe ilgi duymasını sağlamaz.

Demek bu kadar etkin olduğu düşünülen bir insan dahî bir kişinin hayatını irâdî olarak, o kişinin rızâsına bağlı olarak değiştiremiyor, eğer zâten o konuya ilgisi yok ise o tarafa çekemiyor.

Bize düşen ise bunu başarmaktır ve asıl başarı budur, başarmanın anahtarı ise her şeye her şeyden üstün bir göz ile bakabilmek, duyabilmek, düşünebilmek ve hayata geçirmekle mümkündür.

Öyle bir anahtardır ki bu, anahtar kullanılmayan kilitleri bile açmaya muktedirdir..

Her Şey'i tanıma yolunda örnek olması açısından bir şeyin nasıl tanınacağı yolunda atılan bazı adımlardan, yapılan bazı koşulardan ve bazen uçuşlardan sonra, Her Şey'in Her Şey ile Her Şeyleriyle alakâlı olduğunu anlayacaksınız ve eğer anlarsanız Her Şey'i kurtarmaya çalışmakla görevli olacaksınız.

Şu yazılanlar her biri birbirinden farklı şekilleri, dal ve yaprakları olan, tatları, görüntüleri, kokuları birbirlerinden farklı türlü meyveler veren ve vermiş bir sürü bitkiden oluşan bahçenin kısa bir özetidir ve dediğim gibi kelimelere hapsolmuş bir tohumdur.

Büyütün bu tohumu zîra;
Her Şey bu miftah ile fetholunur.