Belirtmekte fayda var ki burada yazacaklarım, kelimelerin kuvveti ve genişliği ölçüsündedir.
Kelimeler hakikat değildir, kelimeler orijinal değildir.
Hissiyat esastır, düşünceler ve fikirler esastır.
Konuşulan veya yazılan kelimeler ise bunları ifade etmede tercümandır.
Erbâbı bilir; hiçbir tercüme, aslının değerinde olmaz.
Kelimeler mânâlara giydirilen kalıplardır, hislere ve düşüncelere geçirilen kıyafetlerdir;
Mânâlar
güneştir, kelimeler onu kapatan bulut.. Mânâlar bir koca ağaçtır,
kelimeler bir küçük kovuk.. O daracık kovuklar, o enginliğe dar
gelirler.
Fakat ifade tarzı, kelime seçimi özenli ve vâsi bir hazneden-belki
hazîneden- ve ihtiyâca göre olduğunda, kelimeler o mânâ, hissiyât ve
fikir ağaçlarının birer tohumuna dönüşürler.
Bense o tohumu
sunmaya çalışacağım, arkasındaki hakikatleri görmek isteyen alsın,
diksin, sulasın ve meyvesinden istifâdeye çalışsın.
Meyvedar bir
ağacın tohumlarını üretip sunabileceğim iddiasında değilim, öyle bir
kuvvetim de yok, o cür'ette de bulunamam, o büyüklenmektir, büyüklenmek
ise hadsizliktir, ben bana sunulanı sunmaya çalışacağım sadece.
İlgi
duyduğunuz şey, hayatınızın bir kısmını veya tümünü uğrunda
harcadığınız veya harcamakta olduğunuz şey, yalnızca sizin ve sizinle
aynı şeye ilgili olanların gözünde kıymettârdır, diğerleri için değildir
ve bu siz öldüğünüz zaman bitmiş olur ve duyduğunuz o ilgi de sizinle
birlikte ölür. Boş yere yaşamış, boş meselelere ilgi duyup hayatını boşa
harcamış bir insan olarak hayata vedâ ettiğini ise insan, genelde son
dakikalarını yaşarken anlar, bâzen de anlamaz, ölümü bile boş olur...
Duyduğunuz ilgileri hiç değiştirmeden onları sonsuz yapmaktır mesele.
Einstein
gibi bir insan, parçalanamaz denilen atomu parçalamış, bombasını
yapmış, bu bomba acı kayıplara sebebiyet vermiş, fiziğe getirdiği yeni
kurallarla, denklem ve formüllerle, zekâsıyla, hayal gücüyle, ortaya
attığı dünya çalkalayan teorileriyle bile ele alındığında, film gibi
gelir.
Hem bunları yaptığı halde, biz dahil çoğu kişi kendisine idol
olarak, ideal insan olarak Einstein'ı almaz ve bu bilgileri bilmek
normalde ilgi duymayan birisinin atoma veya fiziğe ilgi duymasını
sağlamaz.
Demek bu kadar etkin olduğu düşünülen bir insan dahî
bir kişinin hayatını irâdî olarak, o kişinin rızâsına bağlı olarak
değiştiremiyor, eğer zâten o konuya ilgisi yok ise o tarafa çekemiyor.
Bize
düşen ise bunu başarmaktır ve asıl başarı budur, başarmanın anahtarı
ise her şeye her şeyden üstün bir göz ile bakabilmek, duyabilmek,
düşünebilmek ve hayata geçirmekle mümkündür.
Öyle bir anahtardır ki bu, anahtar kullanılmayan kilitleri bile açmaya muktedirdir..
Her
Şey'i tanıma yolunda örnek olması açısından bir şeyin nasıl tanınacağı
yolunda atılan bazı adımlardan, yapılan bazı koşulardan ve bazen
uçuşlardan sonra, Her Şey'in Her Şey ile Her Şeyleriyle alakâlı olduğunu
anlayacaksınız ve eğer anlarsanız Her Şey'i kurtarmaya çalışmakla
görevli olacaksınız.
Şu yazılanlar her biri birbirinden farklı
şekilleri, dal ve yaprakları olan, tatları, görüntüleri, kokuları
birbirlerinden farklı türlü meyveler veren ve vermiş bir sürü bitkiden
oluşan bahçenin kısa bir özetidir ve dediğim gibi kelimelere hapsolmuş
bir tohumdur.
Büyütün bu tohumu zîra;
Her Şey bu miftah ile fetholunur.